SAHİP ATA HANİKAHI

Yerin adı: Sahip Ata Hanikâhı, Konya’nın Meram ilçesinde, Lârende caddesinde, günümüze ulaşamayan Konya surunun Karaman yoluna açılan Lârende kapısının karşısında yer alır. Hanikâha, Taş Cami Uzun Harmanlar Caddesi üzerindeki taçkapısından girilmektedir.
Sahip Ata Hanikâhı, cami, türbe, hamam ve sebille birlikte bir külliye meydana getirmektedir. Kuzeydeki taçkapısının iki yanında birer sebile sahip kuzey-güney doğrultulu cami ile caminin kıble duvarının arkasında kalan türbe ve hanikâh farklı tarihlerde birbiriyle ilişkilendirilerek inşa edilmiştir. Hanikâhın girişinin tam karşısında ise külliyenin diğer yapılarından bağımsız olarak ayrı bir arsa üzerinde inşa edilmiş hamam yer almaktadır.

Yapım Tarihi: Taçkapısındaki kitabeye göre hanikâh, 678 H. / 1279’da inşa edilmiştir.

Kitabe: Hanikâhın taçkapısı üzerinde, dilimli bir kemer içinde, 120 x 80 cm boyutlarında, Selçuklu sülüsü ile yazılmış Arapça kitabe yer almaktadır. Satırların birbirinden enli çizgilerle ayrıldığı, aralardaki boşluklara rûmilerin, çiçek tomurcukları ve noktaların yerleştirildiği kitabeden yapının, “sâlih kulların konaklayabilmesi, suffa ehlinin de dini vazifelerini yerine getirebilmesi amacıyla inşa edilmiş bir mesken” olduğuna dikkat çekilmekte, III. Gıyâseddin Keyhüsrev’in zamanında, 678 H. / 1279 M. yılında, Hacı Ebubekir oğlu Hüseyin oğlu Ali (Sahip Ata Fahreddin Ali) tarafından inşa ettirildiğine değinilmektedir.

Vakfiye:

Kurucu: Konyalı Hacı Ebubekir oğlu Hüseyin’in oğlu Sahip Ata Fahreddin Ali, II. İzzeddin Keykavus, IV. Rükneddin Kılıçarslan, II. Alâeddin Keykubad, III. Gıyaseddin Keyhüsrev ve II. Gıyaseddin Mesud zamanlarında, 1249–1279 yılları arasında devletin başında iken çok sayıda yapı inşa ettirmiş, bu sebeple de “Ebû’l Hayrat” unvanını almıştır. İnşa ettirdiği yapılar arasında, Konya’da kendi adıyla anılan külliye dışında İnce Minareli Medrese (1260-65), Nalıncı Baba Türbesi, Buzhaneler, dört adet çeşme, Ilgın’da Kaplıca (1267) ve Han (1267), Akşehir’de Taş Medrese (1250), Sahip Ata Mescidi, Hanikâh ve İmaret (1260), Afyon Bolvadin’de İshaklı Hanı ((1249) ve Bolvadin Hamamı (1249), Kayseri’de Sahibiye Çeşmesi, Mescidi (1266), Medresesi (1267 / 68) ve Sivas’ta Gök Medrese (1271) ona bağlanan eserlerdir. Bunların dışında ise Afyon’daki Kubbeli Mescid (1330), Ulu Cami (1272), Sahibiler Türbesi ve Bolvadin Alaca Çeşme (1278) Sahip Ata Oğullarına bağlanan diğer eserlerdir.

Sahip Ata Fahreddin Ali, Sultan İzzeddin Keykavus zamanında “emîridâd” yani adliye emiri olarak (1250) görev yapmış, 1259’dan sonra da adliye emirliğinden saltanat naipliği makamına getirilmiştir. Baba Şemsüddin Mahmud Tuğrai’nin vefatından sonra da vezirlik makamına getirilmiştir. Fahreddin Ali, III. Gıyaseddin Keyhüsrev 1265 yılında Selçuklu tahtına geçtiği sırada vezirlik görevini devam ettirmekteydi. Bir ara Moğollar tarafından görevinden alınarak Osmancık Kalesi’ne hapsedilmiştir. Bir süre sonra esaretten kurtulmuş, Konya’da devlet işlerine karışmama şartıyla oturmasına müsaade edilmiştir. 1275 yılında tekrar görevine dönmüştür. Cimri olayında iki oğlunu kaybetmiş, bu sebeple vezirlik makamından ayrılarak bir süre sonra Akşehir’in Nadir Köyü’nde 1286 yılında vefat etmiştir. Cesedi mumyalanarak külliyenin türbesine defnedilmiştir.

Sanatçı: Külliyenin yapılarından caminin mimarı, taçkapının sağındaki sebilin cephesinde, madalyonlar içinde ismi yazılı olan Kölük bin Abdullah’tır. Hanikâhın ve külliyenin diğer yapılarının mimarı kesin olarak bilinmemektedir. Fakat bani Sahip Ata Fahreddin Ali’nin inşa ettirdiği eserlerde genellikle mimar olarak Kölük bin Abdullah’ın veya Kalûyan el Konevî’nin çalıştığı bilinmektedir. Hanikâh’ın bu iki isimden biriyle alakalı olma ihtimali söz konusu olmasına karşılık mimarıyla yapıda çalışan sanatçılar konusunda net bir şey söylenememektedir.

Onarım Durumu: Hanikâhın, II.Mehmed, II. Bayezid ve III. Murad dönemlerine ait kayıtlarından 1584 yılına kadar gerçek işlevini yerine getirmeye devam ettiği anlaşılmaktadır. Külliyenin camii 1570, 1825, 1848 ve 1871’de onarım geçirmiştir. Hanikâhın camiinin tamir edildiği bu tarihlerde tamirat görmüş olması olası da olsa bu konuda herhangi bir belge tespit edilemediğinden net bir şey söylenemez. Hanikâhın kıble eyvanında yer alan mihrabı XIII. yüzyıla tarihlenirken aynı zamanda süsleme ve kompozisyon ayrıntıları nedeniyle XVI. yüzyıla da tarihlendirilmektedir. XIX. yy. sonu XX. yy. başlarına ait fotoğraflarda hanikâhın taçkapısının mukarnaslı başlıklara sahip iki ahşap sütunla taşınan bir sundurmasının olduğu tespit edilmektedir. Bu durumda yapının bu tarihlerde elden geçmiş olabileceği de düşünülebilir. Bu fotoğraflarda sundurmanın önceleri, tıpkı caminin son cemaat mekânındaki gibi toprak damlı, düz tavanlı olduğu, büyük olasılıkla da XX. yüzyılın başlarında caminin üstü kiremit kaplı bir kırma çatıyla örtülürken hanikâhın üçgen alınlıklı bu sundurmasına da kiremit örtülü kırma bir çatı eklenmiş olabileceği düşünülebilir. Taçkapıdaki bu sütunların Sahip Ata Camii yangınından bir ihtimalle de 1873 yangınından kurtarılan sütun ve sütun başlıkları olduğunu düşünebiliriz. Gerek bu sütunlar gerekse taçkapının sağ tarafına çok basit bir şekilde inşa edilmiş, Konya Hâdise-i malûmesinde şehit düşen Konya Kaymakamı Eminüddin Mikail’in mezarı, Taş Cami Uzun Harmanlar caddesinin düzenlenmesi esnasında kaldırılmıştır. Bu düzenleme dışında hanikâh, 1923 yılında mescid olarak kullanılmıştır. Bu sebeple de hanikâhın iç avlusunun zemini toprakla doldurularak 50-60 cm. yükseltilmiş ve eyvanlarla aynı seviyeye getirilmiştir. 1965 yılında da külliyenin bütün yapıları gibi hanikâh da Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce onarılmıştır. 2007 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce külliyenin bütün yapıları tekrar onarım görmüş, bu çalışma sonrasında hanikâh, Vakıf Eserleri Müzesi olarak düzenlenerek ziyarete açılmıştır.

Plan: Hanikâh plan olarak Ortaçağ’da, Anadolu ve Orta Asya’da özellikle medrese ve tarikat yapılarında sıkça karşılaşılan “kubbe-eyvan ilişkisini” ortaya koymaktadır. Hanikâha giriş, doğu yönündeki taçkapıdan sağlanmaktadır. Taçkapının soluna iki, sağına bir olmak üzere basık kemerli, derinliği az, eyvan biçimli dükkânlar inşa edilmiş, daha sonradan bunların sayıları beşe çıkarılmıştır. Taçkapı, iki ucu sivri kemerli bir beşik tonozla, ortası ise çapraz tonozla örtülü bir koridor açılmaktadır. Bu koridorun sonunda, hanikâhın planının merkezini teşkil eden kubbeyle örtülü kapalı avluya geçilmektedir. Bu avluya kuzey, güney ve batı yönlerinden beşik tonozla örtülü eyvanlar açılmaktadır. Bu eyvanların aralarında kalan köşelerde ise günümüze gelememiş bazı mekânlar yer almaktadır. Bu mekânlara geçiş pahlanarak sekizgene dönüştürülmüş kapalı avlunun köşelerinden sağlanmaktadır. Kuzey eyvanın arkasında ise kare planlı kubbeli bir türbeyle kuzey-güney doğrultulu, dikdörtgen planlı cami yer alır. Özetle hanikâh, tonozlu giriş koridoru hariç kapalı avlusuna üç eyvanın açıldığı, eyvanların aralarında kalan kısımlarında köşe odalarıyla değerlendirildiği bir plan şeması sergilemektedir.

Hanikâhın doğusundaki taçkapı, iki ucu sivri kemerli bir beşik tonoz, ortası ise çapraz tonozla örtülü bir koridora açılmaktadır. Bu koridorun sağında sonradan kapatılmış bir kapı, solunda ise dikdörtgen bir pencere yer almaktadır. 1965 yılında, hanikâhda yapılan sıva raspaları ve zemin sondajları sonucunda, güney duvarındaki bu pencerenin yerinde aslında kuzey duvarındaki kapının karşısına gelen bir kapının, üzerinde de sivri kemerli bir pencerenin yer aldığı anlaşılmıştır. Bahsettiğimiz bu iki kapı kuzey ve güney yönlerindeki günümüze ulaşamamış mekânlara geçit vermekteydi. Mevcut izlerden yola çıkarak, bu yönlerde ortasında tonozla örtülü dar bir koridora iki yandan açılan yine tonozla örtülü iki küçük mekânın varlığından bahsedilebilir. Taçkapıdan sonra geçilen bu koridordan, köşeleri pahlanarak sekizgene dönüştürülmüş, zemininde havuza sahip, kuzey, güney ve batı yönlerinden açılan tonozla örtülü eyvanlarla genişletilmiş, aydınlık açıklıklı bir kubbeyle örtülü kapalı avluya geçilir. Eyvanların zemini kapalı avluya göre daha yüksekte (yaklaşık 50–60 cm) kalmaktadır. Hanikâhın girişinin iki yanında, güneydoğu ve kuzeydoğu köşelerde yer alan mekânlardan başka, kapalı avlunun güneybatı ve kuzeybatı köşelerine açılan kapılar ile mevcut temel izleri, buralarda da günümüze gelememiş köşe odalarının varlığına işaret etmektedir. Bu mekânların üst örtüleriyle ilgili olarak, duvarlarda bir tonoz izine rastlanmadığından dikdörtgen olan bu mekânların orta kısımlarının bir kubbeyle örtülü olduğu düşünülebilir. Batı eyvanının (ana eyvan) güney ve kuzey duvarlarında, kubbeye geçiş öğesi olarak üçgen bingilere rastlanmakta, dolayısıyla bu mekânların kubbe ile örtülü olma ihtimali artmaktadır. Mekânlara geçiş ise kareden sekizgene dönüşen kapalı avlunun köşelerinde yer alan sivri kemerli kapılardan sağlanmaktadır. Kapalı avluyu çevreleyen, ölçüleri birbirinden farklı eyvanlardan, güney eyvanına 2.45 yüksekliğinde 1.90 m. eninde alçı bir mihrap yerleştirilmiştir. Bu mihrap XIII. yüzyıla tarihlenirken aynı zamanda süsleme ve kompozisyon ayrıntıları nedeniyle XVI. yüzyıla da ait olabileceği düşünülmektedir. Kıble eyvanının güney duvarında yan yana iki adet dikdörtgen pencere yer almaktadır. Bu pencereler iki daire biçimli pencerenin genişletilmesiyle elde edilmiştir. Batı eyvanında ise üst üste üç adet pencere yer almaktadır. Bu pencerelerden alttaki dikdörtgen, ortadaki köşeleri çini dolgulu, sivri kemerli ve onun da üzerinde daire biçimli bir pencere yer almaktadır. Kuzey eyvanının arkasında, güneydoğu köşedeki pahlı bölümden bir kapıdan sonra dar bir koridor geçilerek ulaşılan kare planlı, kubbeli türbe yer alır. Türbe, hanikâhın en önemli bölümü olan merkezi mekânıyla (kapalı avlusuyla) bir pencere sayesinde görsel bağlantı kurmaktadır. Dolayısıyla altta mermer söveli dikdörtgen formlu bu pencere, “hacet penceresi” işlevini yerine getirmektedir. Bu pencerenin üzerinde de etrafı çinilerle bezeli, ajurlu bir şebekeye sahip sivri kemerli bir pencere yer almaktadır. Türbenin mumyalık (kripta) katına ise kuzey eyvanının zemininden basamaklarla inilmektedir. Tonozla örtülü bu mekânı havalandırmak amacıyla duvarlarda menfezler açılmıştır.

Üçboyutlu Özellik: Hanikâha girişi sağlayan taçkapı, yapının doğusunda yer alan basık kemerli, derinlikleri oldukça sığ, tonozla örtülü nişlerin arasında yer almaktadır. Günümüzde bu nişler taçkapının solunda iki, sağında ise üç adettir. (?). Taçkapıda kesmetaş, nişlerin kemer örgülerinde tuğla malzeme tercih edilmiştir. Giriş cephesi dışındaki dış cephelerin duvarlarında moloz taş, kemer örgülerinde ise tuğla tercih edilmiştir. Dolayısıyla giriş dışındaki diğer cephelerde sıkça karşılaşıldığı gibi özenli bir duvar örgüsüyle karşılaşılmamaktadır. Kurşun kaplı tonozla örtülü eyvanlar dış görünüşe haçvari bir görünüm yansıtmaktadır. Bunun sebebi ise eyvanların aralarında yer alan köşe odalarının günümüze ulaşamamış olmasıdır. Bu mekânlara ait temel izleri ve köşelerde yer alan ve bu mekânlara geçişi sağlayan kapılar, dış tasarımda karşılaşılan detaylardır.

Malzeme: Hanikâhın giriş cephesinde özellikle de taçkapıda kesmetaş, giriş cephesi dışındaki cephelerde moloztaş, kubbe, tonoz, kubbeye geçişlerde ve kemerlerde tuğla, bezeme malzemesi olarak da çini ve sırlı tuğla tercih edilmiştir. Hanikâhın kıble eyvanında ise alçıdan yapılmış bir mihrap yer almaktadır.

Süsleme: Hanikâhta bezemeler dış cephelerde özellikle taçkapıda; içeride ise eyvan duvarlarında, kıble eyvanındaki mihrapta, pahlı köşelerde yer alan kapıların üzerindeki pencerelerde, kuzey eyvanından türbe açılan pencerelerde, kubbeye geçiş öğelerinde ve kubbe içinde karşımıza çıkmaktadır.

Taçkapının köşeleri çift katlı, bitkisel bezemeli başlıklı, aynı zamanda gövdeleri de benzer motiflerle bezeli sütunçelerle yumuşatılmıştır. Bu sütunçelerin üzerinden bitkisel bezemeli sivri bir kemer yükselir. Bu sivri kemerle asıl kapı açıklığının basık kemeri arasında üç dilimli sivri kemerli bir kitabe nişi yer alır. Taçkapıyı beş adet bordür çevrelemektedir. En dıştaki bordür altı kollu yıldızlardan gelişen geometrik bir kompozisyon, ikinci sıradaki bordürde on kollu yıldızlar, üçüncüsünde geçmeli bir motif, dördüncüde palmet ve rumilerden meydana gelen bir bordür ve beşincide de yine geçmeli bir motif yer almaktadır.

İç mekânda, kubbede ve kubbeye geçişte tuğla malzeme tercih edilmiştir. Kubbede tuğlaların arasında firuze, mor ve sarı (kahverengi) renkli sırlı tuğlalar tercih edilerek zikzaklı kompozisyonlar meydana getirilmiştir. Kubbe eteğinde ise firuze renkli zemin üzerine mor renkli çinilerle kufi yazı stilinde meydana getirilmiş yazılar yer almaktadır. Pahlı köşelerde yer alan kapıların üzerinde köşeleri çini dolgulu, kafes şebekeli ve sivri kemerli pencereler yer almaktadır. Ahşap olan bu şebekelerin yerinde orijinalin de mozaik çini, ajurlu şebekeler yer almaktaydı.

Güney, kuzey ve batı eyvanları yaklaşık 2.75. yüksekliğe kadar firuze renkli altıgen çinilerle kaplanmıştır. Kıble eyvanındaki alçı mihrabın altında da, mihrabın kırılan köşelerinden görülebildiği kadarıyla, bu çini karoların devam ettiği anlaşılmaktadır. Özellikle de bu sebeple, bazı araştırmacılar tarafından bu mihrabın yapının inşasından sonra (16. yy. da) buraya eklendiği savunulmaktadır.

Batı eyvanında yer alan üç adet pencereden ortadaki pencerenin köşelerini altıgen ve üç kollu çini rozetler dolgulamaktadır. Bu pencereyi aynı zamanda firuze ve lacivert renkli kıvrık dallardan oluşan bir bordür çevrelemektedir.

Kuzey eyvanının duvarında, kuzeyindeki türbeye açılan altta mermer söveli dikdörtgen, üzerinde köşeleri ve etrafı çinilerle bezeli, ajurlu şebekeye sahip sivri kemerli bir başka pencere yer alır. Hanikâhtaki benzer ajurlu şebekeler arasında yalnızca bu pencerenin mozaik çinili ajurlu şebekesi orjinaldir. Diğerleri zamanla zarar gördüğünden ahşaptan benzerleriyle değiştirilmiştir. Dikdörtgen bir çerçeve içine alınmış türbeye açılan pencerenin etrafını lacivert çinilerle meydana getirilmiş örgülü geometrik bir bordür sarmaktadır. Bu pencerenin ajurlu şebekesi firuze ve mor çinilerle kaplıdır. Ajurlu şebekeyi damataşı ve lacivert renkli çift başlı oklardan oluşan sivri kemerli iki şerit çevrelemektedir. Sivri kemerin birleşme noktasının üzerinde dört kollu bir rozet yer alır. Bu şeritler ile dış çerçeve arası ise firuze renkli çinilerle altı kolu yıldızlardan oluşan bir kompozisyonla bezenmiştir. Yıldızların kolları arsına ise lacivert renkli üçgen çiniler yerleştirilmiştir. Bu pencerenin türbenin içine bakan yüzünde de yine mozaik çini, ajurlu yekpare bir şebekesi bulunmaktadır.

Tarihlendirme: Hanikâh, taçkapısı üzerindeki kitabeye göre III. Gıyâseddin Keyhüsrev’in zamanında, 1279 yılında inşa edilmiştir.

Değerlendirme: Hanikâhın taçkapısında üç dilimli bir niş içinde yer alan kitabesi, XIII. ve XIV. yüzyıllarda yoğun olarak inşa edilmiş olan tarikat yapılarının işlevini açıklar yönde bilgi vermektedir. Anadolu Selçuklu döneminde inşa edilen ve daha çok hanikâh ve zaviye adlarıyla anılan bu yapılar, gelenin geçenin kısa süreler konaklayabildiği, temel ihtiyaçlarının karşılık beklenmeden giderildiği, daimi kadrosunun yani tasavvuf ehlinin bir arada yaşayıp ibadetlerini yaptıkları ve ziyaretçilerine sadece “Allah’ın rızasını kazanmak maksadıyla hizmet ettikleri bir –meskendir-” . Hanikâhın kitabesi de bu tip yapıların işleviyle ilgili sorulara yanıt vermesi ve açıklık getirmesi açısından oldukça önemlidir.

Hanikâh merkezini, iç avlu temasını yaşatan, ortasında bir aydınlık açıklığının, zemininde ise sekizgen bir havuzun bulunduğu, kubbeyle örtülü sofa mekânı (kapalı avlu) meydana getirmektedir. Bu bölüme, giriş koridorunu da eyvan olarak ele alırsak şayet dört eyvan açılmakta ve oldukça simetrik ve dengeli bir plan şeması sergilemektedir. Hanikâhın kuzey eyvanının bir pencere vasıtasıyla türbeyle bağlantı kurması tarikat yapıları başlığı altında incelenen bu tip yapılarda sıkça karşımıza çıkmaktadır. Bazen bu ilişki tarikat yapısı-hazire şeklinde de tekrarlanmaktadır.

Hanikâhın kapalı avlusunun zemini eyvanlara göre daha aşağıda kalmaktadır. Bu özellik Zaviyeli Cami, Ters T Planlı Cami, Bursa Tipi Cami, Kanatlı Cami gibi çok çeşitli adlarla anılan, çok işlevli yapılara da örnek teşkil edecektir. Fakat bu kot farkı daha çok Zaviyeli Cami olarak adlandırılan bu yapılarda sadece kıble eyvanıyla diğer mekânlar arasında sınırlı kalacaktır. Konya Sahip Ata Hanikâhı’nda ve dönemin tarikat yapılarında karşımıza çıkan bu plan şemasının genel hatlarının, cami olmasının yanı sıra tasavvuf ehliyle de alakalı olan zaviyeli camilere kaynak olduğu gayet açıktır. Bu sebeple de kapalı avlu-eyvan ilişkisine sahip tarikat yapıları, Erken Osmanlı döneminde de yeni bir başlık altında plan özelliklerine yeni unsurlar katarak zenginleşmiş ve cami olmasının yanı sıra Ortaçağ Anadolu’sunda tarikat yapılarının sunduğu hizmeti de sunmaya devam etmiştir.

Kaynakça: AKOK, Mahmut, “Konya’da Sahip-Ata Hanikâh, Cami’nin Röleve ve Mimarisi”, Türk Arkeoloji Dergisi, Ankara 1972, s. XIX-II, s. 5-38.
ATÇEKEN, Zeki, “Konya Şer’iyye Sicil Kayıtlarına Göre Sâhib-Âta Külliyesi’nin Osmanlılar Zamanında Tamirleri ve Caminin Bazı Bilinmeyen Yönleri”, Selçuk Üni. Eğitim Fak. Dergisi, Konya 1992, Sayı 6, s. 101-108.
ATÇEKEN, Zeki, Konya’daki Selçuklu Yapılarının Osmanlı Devrinde Bakımı ve Kullanımı, Ankara 1998.
BAKIRER, Ömür, “Window Grilles at the Sahip Ata Hanikâh in Konya”, 9. Milletlerarası Türk Sanatları Kongresi / Bildiriler (23-27 Eylül 1991), C. I, I.Baskı, Ankara 1995, s. 251-263.
BİLGİN, İ., “Über die Tekke-Architektur Des 13. Jahrhunderts in Anatolien”, Fifth International Congress of Turkish Art, Budapest 1978, s.183-190.
DURAN, Remzi, Selçuklu Devri Konya Yapı Kitabeleri, Ankara 2001.
DÜNDAR, S., Konya Sahip Ata Külliyesi, İ.Ü. Ed. Fak. Sanat Tarihi Bölümü Türk Sanatı Kürsüsü, Lisans Tezi, İstanbul 1970.
KONYALI, İbrahim Hakkı, Abideleri ve Kitabeleri ile Konya Tarihi, İstanbul 1964.
KURAN, A., Anadolu Medreseleri, C.I, Ankara 1969.
ÖNDER, Mehmet, Mevlana Şehri Konya (Tarihi Kılavuz), Konya 1962.
ÖNGE, Yılmaz, “Konya Sâhib Atâ Hankâhı”, Suut Kemal Yetkin’e Armağan, Ankara 1984, s. 281-292.
PARLAK, Sevgi, “Merkezi Kubbe-Eyvan İlişkisinin Esas Olduğu Anadolu Selçuklu Dönemi Tarikat Yapıları” Bilim Eşiği 2: Sanat Tarihinde Gençler 2004 Semineri-Bildiriler, İstanbul 2005, Arkeoloji Sanat Yayınları, Yay. Haz. Nezih BAŞGELEN, s. 235-263.
PARLAK, Sevgi, Merkezi Kubbe-Eyvan İlişkisinin Esas Olduğu Anadolu Selçuklu Dönemi Tarikat Yapıları, İTÜ Sos. Bil. Enst. Sanat Tarihi A.B.D., Yayınlanmamış Y.Lisans Tezi, Ocak 2004, Dan. Prof. Dr. Metin Sözen.
TANMAN, B.-S. PARLAK, “Tarikat Yapıları”, Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı, C. II, Ankara 2006, s. 391-419.
TUNCER, O.C., “Konya Sahip-Atâ Hân-kahı Tâk-kapısının Geometrisi”, Lale, Sayı 2, Temmuz 1984, s. 2-6.
TUNCER, O.Cezmi, Anadolu Selçuklu Mimarisi ve Moğollar, Ankara 1986.
UĞUR, M. Ferit-Mesut KOMAN, Sahib-Ata ve Oğullarının Hayatı ve Eserleri, İstanbul 1934, s. 46-47.
YETKİN, Şerare, Anadolu’da Türk Çini Sanatının Gelişmesi, İstanbul 1972.
YÖRÜKOĞLU, Ömer, “Sâhip Atâ Araştırması”, VIII. Türk Tarih Kongresi / Bildiriler (11-15 Ekim 1976), Cilt II, Ankara 1981, s. 899-905.