Yerin adı: Antalya Kaleiçi’nde, Atatürk Caddesi üzerinde bulunan yapı, Yivli Minare Camisi’nin kuzeyinde yüksek bir teras üzerinde inşa edilmiştir.
Yapım Tarihi: 13.yüzyıl
Kitabe: Yapının inşa tarihini veren herhangi bir kitabe bulunmasa da doğu cephenin güneyinde yer alan pencerenin altında, duvar dokusu içerisinde malzeme niteliğinde kullanılmış eski Türkçe kitabe bulunmaktadır.
Vakfiye: Yapıya ait vakfiye bulunamamıştır.
Kurucu: Bilinmiyor.
Sanatçı: Bilinmiyor.
Onarım Durumu: Günümüzde sanat galerisi olarak kullanılan yapı, süreç içerisinde farklı bir işlev kazanmış ve kazandığı bu yeni işleve göre, ilkinden farklı olarak yeniden mekan kurgusu yapılmıştır. Yapının kazandığı yeni işlev doğrultusunda Mevlevihane adıyla anılan yapının, ne zaman Mevlevihane olarak işlev kazandığı kesin değildir. Bazı araştırmacılar yapının ilk olarak Anadolu Selçuklu devrinde Mevlevihane ya da bir tarikat yapısı olarak inşa edildiğini düşünmektedir. Mevleviliğin tarihsel gelişimine göz atıldığında bu binanın Mevlevihane olarak inşa edilmiş olamayacağı ortaya çıkar. Başka bir tarikat binası olarak inşa edilmesi ise binanın bulunduğu mahal dikkate alındığına gerçekle örtüşmemektedir. Yapının bir belgede “Sultan Kokud-Alâeddin Zaviyesi” adıyla kayıtlı olması yapının 16. yüzyılın başlarından itibaren Mevlevihane olarak kullanıldığını yansıtır. 1955 ve 1973 yıllarında bazı onarımlar gören yapının, 1972’ye kadar Arkeoloji Müzesi’nin arşiv deposu olarak kullanıldığı bilinmektedir. 1973 sonrasında Güzel Sanatlar Galerisi olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Plan: Doğu-batı doğrultusunda uzanan iki katlı dikdörtgen bir plana sahip yapının girişi güney cephede bulunmaktadır. Kuzeyde sur kalıntısına yaslanan yapının günümüzdeki planı, onun ilk sahip olduğu planla farklılık göstermektedir. Yapının mevcut planında giriş güney cepheden ve kuzeybatı köşede yıkılan tonoz örtülü mekânda sonradan açılan bir kapı ile sağlanmaktadır. Güney cephede yer alan kapıdan aydınlık feneri olan kubbe ile örtülü kare mekâna geçilmektedir. Kubbe ile örtülü, merkezi konumdaki mekânın, doğusunda dikdörtgen planlı beşik tonoz örtülü iki mekan yer almaktadır. Güneydeki tonozlu mekânın, güney duvarında iki pencere açıklığı arasında bir mihrap nişi bulunur. Mevlevihane’nin alt katında, kuzeyde ve batıda yer alan iki beşik tonoz örtülü küçük odalar, merkezi konumdaki kubbe örtülü mekâna açılmaktadır.
Güney cephede bulunan basit basık kemerli kapıdan pandantiflerle geçişi sağlanan kubbeli mekâna geçilmektedir. Bu mekânın doğusunda bulunan birbirine bitişik tonoz örtülü mekânlara üçer basamaklı merdivenle ulaşılır. Genel olarak iç mekânı sıvanarak badanalanmış olan yapının üst katına, kuzeybatıda yer alan merdivenle ulaşılmaktadır. Alt katta kubbeli mekânın ve güneyde yer alan tonozun güney duvarında iki pencere açıklığı arasında yarım daire mihrap nişi yer alır.
Üçboyutlu Özellik: Yapı günümüzdeki hali ile sıvanarak badanalanmış beyaz cephelere ve alaturka kiremitle kaplı örttü sistemine sahiptir. Asıl girişin bulunduğu güney cephe payanda ve alt ve üst kat pencereleri ile hareketlendirilmiştir. Kuzey cephede görünen beden duvarları ikinci kata aittir. Kot seviyesinin yükselmesi nedeniyle bu cephenin büyük kısmı kot seviyesinin altında kalmıştır. Kuzey cephede yer alan kapının bulunduğu bölümün önceden tonozla örtülü bir mekân olduğu, buradaki duvar kalıntısında görülebilen tonoz kalıntısından anlaşılmaktadır. Doğu cephede yan yana bulunan tonozların her birine dikdörtgen pencereler açılmıştır.
Malzeme: Mevlevihane’nin günümüzdeki hali ile kullanılan malzeme görülemese de yapıya ait eski fotoğraflarda yapının cephelerinde moloz taş ve farklı boyutlarda kaba yontu taş ile aralarına dolgu olarak küçük taşlar kullanılmıştır.
Süsleme: Yapıda herhangi bir süsleme unsuruna rastlanmaz.
Tarihlendirme: Yapının tarihlendirilmesinde ilk sorun S. F. Erten’in, Mevlevihane’ye bitişik hamamın farkına varamayıp, onun doğu cephesindeki kitabeyi, Mevlevihane binasına aitmiş gibi yayınlaması ile başlamıştır. S. F. Erten’den sonra araştırmacılar yapının tarihlendirmesini belirtilen kitabeye atfen yapmışlardır. Bahsi geçen kitabenin 1971 onarımından sonra açığa çıkan, toprak altındaki hamama ait olduğu anlaşılmıştır. Süreç içerisinde gördüğü birçok onarım yapının asıl kimliğini değiştirmiş olsa da yapının etrafındaki diğer yapılarla olan ilişkisi ele alındığında, onun 13. yüzyılda inşa edildiği anlaşılmaktadır.
Değerlendirme: Antalya’daki bazı Anadolu Selçuklu yapılarında olduğu gibi Mevlevihane binası da birtakım sorunlara sahiptir. Yapının inşa edildiği tarih, yapının işlevi ve sonrasında onarımlarla birlikte gelen farklı işlevler günümüzde yapıyı tanımlarken bazı sorunlara neden olmaktadır. Yapının daha önce belirtildiği gibi ilk yapımı dini bir işlev doğrultusunda olamaz. Leyla Yılmaz, yapının bulunduğu mahali ve yapının etrafındaki diğer yapıları dikkate alarak, Mevlevihane’nin Anadolu Selçuklu Sarayına ait bir harem olabileceğini belirtir.
Kaynakça: DURUKAN, Aynur; “Alâeddin Keykubad Döneminde Antalya”, Antalya 2. Selçuklu Eserleri Semineri, Antalya
ERTEN, S.Fikri; Antalya Vilayeti Tarihi, İstanbul, 1940.
YILMAZ, Leyla; Antalya (16.Yüzyılın Sonuna Kadar),Ankara, 2002.