Yerin adı: Beyşehir Gölü’nün güneybatı kıyısında, Torosların bir kolu olan Anamas Dağları’nın eteklerindeki küçük alüvyon ovasında, göle doğru çıkıntı yapan kayalık tepe ile toprak tol denen bronz çağı höyüğü ile çevresine yayılan bir külliyedir. Eski adıyla Hoyran, bugünkü adıyla Gölkaya denilen Beyşehir’e bağlı beldenin 3 km kuzeyindedir.
Yapım Tarihi: Saray, 1236–1237 yılları arasında yapılmıştır.
Kitabe: Kitabesi bulunamamıştır.
Vakfiye: Vakfiyesi bulunamamıştır.
Kurucu: Banisi I. Alâeddin Keykubad’tır.
Sanatçı: Mimar ve nakkaş Emir-i Şikar Saadeddin Köpek’dir. İbn-i Bibi, Alâeddin Keykubad’ın binanın planını çizerek üzerinde açıklamalar yapıp resmettiğini belirtir.
Onarım Durumu: Sarayı ilk keşfeden Konya Müzesi Müdürü M. Zeki Oral’dır. İbn-i Bibi’nin Selçukname’sini tarayarak pek çok eser yanı sıra Kubad Abad ve Keykubadiye’yi bulmuştur. İlk sondaj çalışmaları M. Zeki Oral tarafından 1949–50 yıllarında yapılmıştır. Oral ilk çalışmada çeşitli binalardan oluştuğunu anlaşılan yapı topluluklarından Büyük Saray ile Küçük Saray’ın planlarını çizmiş, bazı sır altı tekniği ile insan figürlü resmedilmiş sekiz köşeli yıldız şeklinde çini levha ile birkaç kuş figürünün fotoğrafını da yayınlamıştır.
İlk bilimsel kazılar ise Prof. Dr. K. Otto-Dorn tarafından Müzeler Genel Müdürü Mehmet Önder’le anlaşılarak 1965 Ağustos ve Eylül aylarında gerçekleştirilir. Kazı başkanlığını Prof. Dr. K. Otto-Dorn yapmıştır. Aynı program 1966 Ağustos ve Eylül aylarında tekrarlanır. 1965 kazıları Büyük Saray’da yoğunlaşır. Burada alçı dekorasyon ve çini buluntuları önemli ölçüde in situ olarak ele geçirilmiştir. 1966 ‘da Büyük Saray’ın açılmasına devam edilmekle birlikte Küçük Saray’da da sınırlı ölçüde kazılar başlatılmıştır. 1967 kazıyı Mehmet Önder sürdürmüştür, bu çalışmada ilginç çiniler bulunmuştur. Sonrasında ise kazı çalışmalarına yaklaşık on üç yıl ara verilmiştir.
1980 den itibaren de Rüçhan Arık’ın önderliğinde kazı çalışmaları tekrar hız kazanmıştır. Özellikle Küçük Saray ve önceki kazılarda daha az ele alınan diğer külliye bölümleri üzerinde durulmuştur. Kazılar devam etmektedir.
Plan: Planı bilinen ilk Selçuklu sarayı olan topluluk, karada 5200 metrekarelik, adada ise 3000 metrekarelik bir alana yayılmıştır. Saray kompleksi, alçak bir surla çevrili geniş bir alanda kısmen ayakta kalan duvarları ve tonozlarıyla diğerlerinden ayrılan en kuzeyde Büyük Saray, onun güneyinde Küçük Saray, daha da güneyde su seviyesinde tersane, cami, fırın, mutfak, depo, asker barınakları gibi çeşitli binalardan oluşmaktadır. 2001 yılında yapılan kazılarda ise Büyük Saray’ın doğusunda saray hamamı ortaya çıkarılmış. Tersanenin güneyinde, 'Has Bahçe' veya 'Cennet Bahçesi' (firdevs) denilen av parkı için yaylalardan getirilen suyla küçük bir baraj yapılmış. Rüçhan Arık Kız Kalesi’nin saray külliyesine dahil olduğunu ve Malanda Köşkü’nün de Kubad Abad hinterlandından olduğunu belirtir.
Büyük Saray; külliyenin en büyük yapısı olan bu bölüm sitenin en kuzeyinde 50*55 m kadar genişlikte ve göle uzanan bir teras üzerinde kurulmuştur. Kabaca üç ana bölüm ayırt edilir. Batıda külliye alanı içine doğru yayılan avlu, ortada kapalı saray binası ve göle doğru uzanan teras bulunuyordu. Batıdan bakınca tipik ön avlu izlenimi veren kısım, içte, batı kenarı boyunca uzanan hücreler ve güney kenarındaki büyük iki mekanla kuşatılır. Taban düzgün dikdörtgen blok taşlarla döşelidir. Tam karşıda, doğuda taht eyvanı kalıntısı, solda (kuzeyde) iki oda kapısı, sağda (güneyde) bir oda kapısıyla eyvanın yanından güneye, içerdeki bölümlere geçilen dehliz görülür. Soldaki (kuzey) birinci (batı) odada, sonraki dönemlerde yapılmış olduğu sanılan tuğla sedir, pişmiş toprak borulardan bacası olan soba gibi çok büyük bir küp bulunmuştur. Soldaki (kuzey) ikinci oda Kubad Abad kazılarında ilk buluntuların ortaya çıktığı yerdir. Yüksekliği 1,5–2 metreye yaklaşan in situ çini kaplamalar ilk burada çıkmıştır. Bu odanın tabanı tuğla döşelidir. Prof. Otto-Dorn taht salonunun yanında bulunan bu odaya “es-Sultan” yazılı çinilerle bezeli olduğundan dolayı “divan” demiştir. Odada çok sayıda “fil gözü” denen yuvarlak deliklerin kafes gibi açıldığı alçı pencere şebekesine tutturulmuş renkli cam kırıkları çıkarılmıştır.. Güney tarafta eyvanın köşesinden yana geçişi sağlayan bir dehliz yer alır. Dehlizle aynı düzeyde, zemini düzgün taş döşeli küçük bir salon, tam karşıda, ana eyvan-salon eksenine dik doğrultuda, daha küçük bir eyvan bulunmaktadır. Geleneksel eyvan-hol birleşimi görülmektedir. Sol(doğu/göl) yanında iki oda, sağ(batı/dağ) yanında birbirine geçilen odalar sıralanır. Bunların ucu batıda ön avluya kadar uzanır. Rüçhan Arık bu bölümü, özel toplantı ve partilerin düzenlendiği bir yer olarak, Otto-Dorn ise harem dairesi olarak kabul etmektedir. İkinci eyvan –hol düzeninin sol (doğu/göl) tarafındaki iki odadan birincisinde alçı duvar rafı kompozisyonu in situ olarak ortaya çıkarılmıştır. Kapalı yapı kısmının kuzeydoğu köşesinde divan denilen odadan terasa açılan kapının eşiğinde çini mozaik artıkları bulunmuştur. Buradan terasa çıkıldığında teras zeminden daha yüksek kalan bir yıkıntı kütlesi görülmüştür. Bunun yarı açık seyran köşkü olduğu tahmin edilir.
Küçük Saray; Büyük Saray’ın güneyinde bulunmaktadır. Kareye yakın, oldukça muntazam bir plan gösteren yapının dış yüzleri düzgün yontma taşlarla kaplıdır. Güney cephesinin batı ucunda sivri tonozlu bir giriş eyvanı vardır. Kapıdan girildiğinde uzunca dikdörtgen bir koridor yer alır. Koridorun ucunda kuzey ucundaki kapı bir odaya geçit verir. Ayrıca koridorun iki yan duvarından batıda kalana yukarı çıkışı sağlayan bir merdiven sahınlığı yerleştirilmiştir. Koridorda doğu duvarının ortasında bulunan kapıyla salona (ya da iç avlu) geçilir. Salonda göl tarafında bulunan doğu uçta ise yine büyük bir eyvanla karşılaşılır. Salonun sağ ve sol yan duvarlarına açılan kapılarla da yan odalara geçilir. Tıpkı Büyük Saray’da olduğu gibi taht mekânı olan eyvan ile önündeki şeref avlusu veya salonundan oluşan bir mekân ile iki yanında yer alan diğer mekânlar burada da görülmektedir. Bu düzen Gaznelilerin Leşker-i Bazar Sarayı’ndan beri devam etmekte ve Anadolu’da varlığını sürdürmektedir. Bu düzenleme Küçük Saray’da daha sade ve küçük ölçülü olmakla birlikte aynı prensibe göre tasarlanmıştır. Yan odalar bir duvarla ikiye ayrılarak batı duvarına paralel i dar uzun dikdörtgen birer bölüm elde edilmiştir. Bu odaların kuzey güney duvarlarının ortasına baca gibi birer künk yuvası yapılmıştır. Bu düzeneklerin mekanların üstünden aşağıya doğru devam etmesinden ve zeminde temel seviyesinde dışa açılan kanalizasyon delikleri bulunması, bunların büyük olasılıkla kirli su atıklarını dışarı atan tesisat kalıntıları olduğunu düşündürür.
Üçboyutlu Özellik: Küçük Saray ve Büyük Saray etrafında çeşitli su sistemleri bulunmuştur. . Büyük ve küçük sarayların etrafında görülen bu su sistemleri, her iki sarayın avlularında bulunan çeşme ve su dağıtım şebekelerinin alt yapılarını oluşturduğu muhakkaktır. İbn-i Bibi Selçukname’de Kubad Abad Sarayı’nı anlatırken “her köşesinde göl suyu akıtılan bir çeşme ve içi açıcı havuzların bulunduğunu, göl tarafında da bir çeşme aktığını, ondan içen yaşlıların gençleştiğini” belirtir. Bugün Büyük Saray’ın terası yanında bir kayalığın dibinde “gençlik pınarı” denilen bir kaynak bulunmaktadır.
İki saray arasında bulunan su sistemi yanı sıra bu saraylar arasında bağlantıyı sağlayacak bir mimari kuruluş da Rüçhan Arık’ın yapmış olduğu kazıda ortaya çıkarılmıştır. Küçük Saray’ı batıdan kuşatan duvarın dibinde yüksekçe düzgün taş döşeli bir seki bir yandan kuzeye Büyük Saray’a doğru, bir yandan da güneye Küçük Saray avlusunun güneybatı köşesinde yer alan portal kalıntısına ulaştığı yine kazılarla ortaya çıkarılmıştır. Yine Küçük Saray’ı kuşatan surun kuzeybatıdan güneydoğuya uzanarak, sarayın batı köşesinde dirsek yaptığı noktayla saray arasında Küçük Saray’la kuşatma duvarını birbirine bağlayan bir duvar ve buna çeşitli yönlerde yerleştirilmiş mekanların duvar, döşeme kalıntıları bulunmuş; bunların Selçuklu döneminde içinde çeşitli tarihlerdeki yapılaşmayla, sonraki dönemi gösteren muhdes yapılar olduğu anlaşılmıştır. Küçük Saray’da yapılan kazılarda örneğin batı tarafında işlevi kesinlik kazanmayan çeşitli mekanlar ortaya çıkarılmış, bunlardan en ilginci dairesel biçimli mekandır.
Küçük Saray’ın taç kapısı, sarayın güneybatısında, kuşatma duvarlarının kesiştiği yerdedir. Taç kapının hem dışa bakan ön tarafı hem de avluya bakan iç tarafı birer eyvan şeklinde düzenlenmiştir. Duvarların kesme taşlarla kaplandığı kalıntılardan anlaşılmaktadır. Bu anıtsal giriş sonradan çeşitli biçimlerde kullanıldığı ve bu yüzden birçok değişikliğe uğradığı, gördüğü müdahalelerden anlaşılmaktadır. Bu sarayın güneye bakan giriş cephesinde işlevi kesinlik kazanmayan çeşitli birimler bulunmuştur.
Kazı sonuçlarından çıkarılan sonuca göre, esas ikamete ayrılan üst katların köşklü, cumbalı divanhaneler ve oturma odalarıyla düzenlenip, bu mekanların dışa özellikle göle bakan pencerelerin yer aldığı ayrıca her odada yüklük, dolap, sedir ve ocakların bulunduğu yolundadır. Bulunan renkli cam parçaları, üst katların pencere açıklıklarında revzen-i menkuşların takılı olduğunu gösterir.
Kız Kalesi; ana saray külliyesine ait olan bu yer Kubad Abad’ın iç kalesi gibidir. Burada ilk kazı çalışması Rüçhan Arık tarafından 1981 de başlatılmıştır. Yaklaşık 3000 metrekarelik alana sahiptir. Harabe halini alan bu yer Adanın ortasında piramidal bir görüntü haldedir. Ortada büyük tonozlu bir bina kalıntısı vardır. Bu yapının dışında, kuzeydoğu uçta yamuk planlı, tonozlu bir mekan bulunmakta, adanın güney ve doğu kenarlarını sınırlayan sur kalıntıları boyunca bir dizi mekan kalıntısı yan yana sıralanmaktadır. Bunlarla güney batı ve batı kenarlarda gruplanan bazılarının üst örtüleri sağlam kalmış, adanın toprak üstünde görünen yerlerdir. Ana yapı denilen tonozlu bölümün zemini taş döşelidir, izlerden üst örtüsünün sivri beşik tonozlu bir eyvan olduğu anlaşılmıştır. Eyvanın güneybatı köşesinde düzgün blok taşlarla örülü bir merdiven yükselmektedir. Eyvanın gerisinden bir kapıyla içeri geçilir, burada eyvanla aynı eksende olan bir hol uzanır. Holün iki yanında odalar bulunur. Holün sonunda ise eyvan gibi büyük bir mekan yer almaktadır.
Adanın kuzeydoğu tarafında burç gibi dışa çıkıntı yapan yamuk planlı, beşik tonozlu mekan yer alır. Burada mekana girişi sağlayan açıklık ile duvar tespit edilmiş. Duvarın doğu ucundaki merdivenin belki bir terasa beklide bir seğirdirmeye ulaşmayı sağladığı tahmin edilmektedir.
Yine adanın güneybatı ucunda art arda sıralanan tonozlu mekan grubu bulunmuş. Bunların soyunmalık, ılıklık, sıcaklık, külhan gibi bölümleriyle ve cehennemlik gibi alt yapı kuruluşlarıyla küçük bir hamam yapısı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Hamamın ılıklık kısmının duvarlarında in situ yıldız-haç çiniler olduğu gözlenmiştir.
Malzeme: Saray bugün yıkıntı halinde olduğu için çıkarılan planlar üzerinde ancak iç tasviri yapılabilmiştir.
Süsleme: Moloz taş, muntazam yontulmuş taş bloklar,kesme taş, tuğla, ahşap kalaslar, kullanılmıştır. Yapının inşası sırasında nasıl bir örgü sistemi ve malzeme kullanıldığı üzerine net bir yorum yapamıyoruz.Saaray kompleksinde yer alan yapıların taban döşemelerinde blok taşlar yada tuğla kullanılarak bir zemin dokusu oluşturulmuştur.
Tarihlendirme: Kubad Abad Saray kompleksinde çok sayıda çini, stoko, cam parçaları, sırlı seramik, cam tabak, sikke gibi farklı buluntular ortaya çıkarılmıştır. Bunların en önemlisini çini malzeme oluşturmaktadır. Bu çiniler sır üstü ve sır altı tekniğinde yapılmış olup, firuze, patlıcan moru ve beyaz hakim renktir. Çok az sayıda da lüster tekniğinde çiniler bulunmuştur. Çoğunluğu sekiz köşeli yıldız ve haç biçimli levhalardan oluşan çiniler oluşturmaktadır. Bir grup çinilerin ise kare levhalar halinde olduğu görülmektedir, yapılan çalışmalarda bu çinilerin yıldız köşelerinin kesilerek kareye dönüştürüldüğü anlaşılmıştır.
Rüçhan Arık tarafından yapılan kazılarda beş yüz kadar çini de üst üste dizilmiş olarak bulunmuştur. Arık’a göre bunlar sultanın beğenisine sunulmuş ancak beğenilmeyip ya da defolu oldukları için ayrı yere kaldırılmıştır. Çoğunun sekiz köşeli yıldız ve haç biçiminde üretilen çiniler, mavi, mor, turkuaz ve beyaz renkli, şeffaf sırlıdır.
Büyük Saray’ın eyvan şeklindeki taht salonu ve divanhane bölümünde bulunan çinilerin çoğu sekiz köşeli yıldız ve haç biçimli levhalardan oluşmaktadır; Küçük Saray'da bulunan çiniler ise daha çok yapının çevresindeki kalıntılar arasında bulunmuştur. Selçuklu sanatında yalnız saraylarda kullanılan zengin figürlü süsleme mimariye renk katmıştır
Selçukluların simgeler dünyasını aksettiren ikonografi, farklı bir resim üslubuyla sunulmuştur. Bu çinilerde görülen en önemli figür sultanın simgesi ve sarayın koruyucu simgesi olan çift başlı kartaldır. Çoğunun göğsünde 'Es-Sultan', 'El-Muazzam', 'Es-Saadet' yazılıdır.
Pek çok çinide sembolik değer taşıyan çeşitli hayvan figürleriyle mitolojik yaratık tasvirleri görülmektedir. Av partilerinin vazgeçilmez hayvanlarından olan doğan, şahin, sungur gibi yırtıcı avcı kuşları görülen örnekler arasındadır. Tilki, tavşan, keçi, ayı, deve, kurt, yaban kedisi, eşek, at, av köpekleri ve aslan da çinilerde kullanılan hayvanlar arasında yer alır. Böylece Kubad Abad çinilerinde sadece kuşların değil dört ayaklı hayvanların da konu edildiğini görmekteyiz.
Kubad Abad çinilerinde stilize bir bitki motifi şeklindeki 'hayat ağacı' çevresinde karşılıklı veya sırt sırta duran kuşlar da, Çift tavus kuşu tasvirleri en ilginç örneklerdendir. Bu örneklerde Selçuklu sanatçıları bunları ebedileştirerek günümüze taşımıştır.
Masal dünyasının kahramanları da büyük kompozisyonda hiç de geri kalmamıştır. İnsan başlı, kuş gövdeli sirenler; insan başlı, aslan gövdeli sfenksler, başı kuş, gövdesi aslan, kanatlı masal yaratıkları olan grifon ve ejder tasvirleri de çinileri süslemektedir. Çift olarak tasvir edilen ejderler, gökyüzü ile evrenin simgesi ve düzen vericisiydiler. Bunlar arasında gelenek ve inançla ilişiği olmayan resimlerde bulunur: Kuş gövdesine deve başı eklenerek oluşturulan deve kuşu tasviri! Türk ve Doğu kültürlerindeki 'kavram resmi'nin tipik bir örneğidir.
Anadolu Selçuklu Sanatı'nda insan tasvirleri hakkında bilgi edinilen en önemli kaynak, Kubad Abad kazılarında çıkarılan minyatür resimli çinilerdir. Çini bezemelerde en yaygın grubu insan figürlü çiniler oluşturmaktadır. Bunlar cepheden görünen, 'Türk oturuşu' olarak ün salan biçimde bağdaş kurup oturan sultan ve saraylıların tasvirleridir. Bazıları dünya egemenliğini, hayat suyunu; dolayısıyla cenneti ve ölümsüzlüğü simgeleyen kadehleri tutan bu figürler, diğer ellerinde de nar, haşhaş dalı, mendil ve çiçek tutar. Kiminin elinde de balık bulunur ve bunlar burç simgesi olarak karşımıza çıkar. Mehmet Önder 1967 de yaptığı kazıda bir sır altı yıldız biçiminde bir çini parçası bulmuştur. Örnekte figürün alt kısmı kırıktır. Dolayısıyla bağdaş kurup oturuyor mu yoksa ayakta mı belli değildir. Çember sakallı, badem gözlü ince kaşlar, hafif kıvrımlı uzun burnuyla bunun I.Alâeddin Keykubad’ın portresi olduğunu ileri sürmüştür. Aynı örnekli çini parçası Büyük Saray kazılarında da bulunmuş, figürler birbirinin aynısı olduğundan bunların belli bir kişinin portresi olduğu düşünülmektedir.
Bir diğer konu grubunda ise, ayakta duran ve çeşitli işler yapan insan figürleridir. Bazıları ellerinde keçi, tavşan taşımaktadır. Bunların av partilerini tamamlayan şölenler için hazırlık yapan hizmetliler olması kuvvetli ihtimaldir. Figürlerin çoğu hafif çekik badem gözlü, yay kaşlı, sivrice burunlu, küçük ağızlı, Asya kökenli yuvarlak çehrelidir. Bazıları ise, 'levanten' denilebilecek Akdenizli bir yüz biçimiyle tasvir edilmiştir. Bulunan örnekler arasında yorgan altında yatan bir çifti tasvir eden çini dikkat çeker. Yine kazılarda 3,5 metre uzunluğunda bir yazıt bulunmuş, ancak eksik harflerinden dolayı çözümlenememiştir.
Selçuklu çinilerindeki bezeme motifleri, özellikle figürlü örnekler, kaynağını Uygurlara dayanan bir resim sanatı geleneğinden almaktadır. İnsan figürlü Kubad Abad çinileri, aynı zamanda kılık kıyafet ve bezemeleriyle, Selçuklu etnografyası için kaynak niteliğindedir.
Bugün çinilerin bir kısmı Konya Karatay Medresesi- Çini Eserleri Müzesi’nde sergilenmektedir.
Değerlendirme:
Kaynakça:Kubad Abad Sarayı basit bir saray olmaktan çok sürekli ikamet için yapılmış Selçuklu saray külliyesidir. Kubad Abad'daki Büyük ve Küçük Saray kompleksindeki yapıların planları, Orta Asya ve İran kökenli eyvan ve orta avlu çekirdeği etrafına yerleştirilen mekânlarla biçimlenmiştir.
Sarayın iç mekan duvarlarında kullanılan çini dekorasyon, saray hayatının toplumun gelişmişlik seviyesini göstermektedir. Geometrik, bitkisel ve figürlü bu çiniler Selçuklu resim sanatının ne kadar ileri olduğunu göstermektedir.